1985 Sonbaharı... Boston-Barklee Müzik Okulu’nda eğitim alan ve çok iyi birer dost olan John Petrucci ve John Myung bu sonbaharda her şeyin değişeceğinden habersiz makus kaderlerine belki de lanet ediyorlardı. Barklee’de okumak elbette bir ayrıcalık ve kusursuzluk belirtisiydi. Ama öğretim görevlileri ve öğrencilerin rock müziğine bakış açısı pek de iç açıcı değildi.
İşte böyle bir dönemde Petrucci ve Myung, Mike Portnoy’a rastladılar. Egzersiz odasında davuluyla çalışmakta olan 18 yaşındaki Mike Portnoy, Petrucci ve Myung için rahatlatıcı bir etkendi. Öyle ki Portnoy, rock müziği için adeta biçilmiş kaftandı...
Kişilik özellikleri de tam istenildiği gibiydi. Portnoy ile tanışılmasının ardından ilk çalışma yapıldı ve 40 dakika kadar süren bu prova onları müthiş ve kusursuz bir birlikteliğin içine öylesine bir çekti ki, bugün hala birbirlerinden vazgeçebilmiş değiller.
Okulun dışında kalan her saati birlikte geçirmeye ve müzik adına bir şeyler yapmaya uğraşıyorlardı. Yine böyle bir zamanda Petrucci’nin yüksek okulda okuduğu dönemdeki grubunda (Centurion) beraber çaldığı klavyeci Kevin Moore ve vokalist Chris Collins de aralarına katıldı. Artık grup kavramının hakkını tam anlamıyla vermeye başlıyorlardı.
Her şey hazırdı... Grubun adı bile: “Majesty”
Grup, çalışmalarının ilk meyvelerini sekiz şarkılık bir demo albümü ile almıştı. Ve kısa sürede bir demo için oldukça fazla olan bin sayısını görmeyi başardılar. Bu demoda tarzları, her daim süregelecek olan progressive rock kavramı ile örtüşmeye başlıyordu.
Demonun çıkmasının ardından “Majesty” ismini kullanamayacaklarının farkına vardılar. Çünkü bu isim, bir caz grubu tarafından kullanılıyordu. İsim arayışı içine girdikleri sırada Portnoy’un babası, Montere/California’daki bir sinema salonunun ismini önerdi: “Dream Theater”
Dream Theater’ın albüm hazırlıklarına başlamak için hazırlandığı bir dönemde progressive ile pek ilgisi olmayan bir müzik tarzı ile uğraşan Charlie Dominici gruba katıldı. Yaşça büyük olmasına ve müzik tarzının pek uyuşmamasına rağmen Dominici, gruba kısa sürede uyum sağlamayı başarabildi.
Ve 1988 yazına gelindiğinde Terry Date’in yapımcılığında “When Dream And Day Unite” albümü tamamlandı. 1989’da ise albüm piyasaya sunuldu. Bütçenin yetersizliği ve tanıtımın azlığına rağmen albüm tüm dünyaya dağıtıldı. Ancak Mechanic Records’un sermayesi onlara klip ve konser imkanı vermiyordu. Bu yüzden grup, konserlerini yalnızca New York ve çevresindeki birkaç bölgede yapabildi. Her şeye rağmen Dream Theater grubu elemanları, doğrunun bulunacağına ve basamakların zor da olsa aşılabileceğine inanıyorlardı... Ve basamakları aşmak için sürekli daha iyisini yapmak zorunda olduklarının ayırdında olarak çalışmalarına aralıksız olarak devam ediyorlardı.
1990’a gelindiğinde Dominici’nin gruptan ayrılmasıyla birlikte bir vokal arayışına girildi. Ancak yeni vokal bulmaya zamanları olmadığından son konserlerinde de Dominici onları yalnız bırakmadı. Albümün çıkmasının üzerinden bir yıl kadar bir zaman geçti ve bu son konser için albümden öte çalınan bir parça vardı: iki yıl sonra çıkaracakları “Images And Words” albümündeki “Metropolis” efsanesi...
Artık yeni bir albümün hazırlanması gerekiyordu ama hala kendilerine bir vokalist bulamamışlardı. Bu arayışın süregeldiği zaman içerisinde New York’taki barlarda çalıştılar. Onlara eşlik eden bir çok vokalist olmuştu. Ancak hiçbiri istedikleri gibi grup ile örtüşmeyi başaramıyordu. İşte bu dönemde karar kıldıkları bir isim ortaya çıkmıştı. Ama bu ismin, son anda gönderilen bir kasetten dinlenen sesle pabucu dama atılmıştı. Bu isim Kevin James Labrie idi. 1991 yılında Kevin Labrie grupta zaten Kevin isminin bulunduğunu düşünerek James Labrie adını kullanmaya karar verdi.
Artık grubun klavyecileri dışında hiçbir değişikliğe uğramayacak olan kadrosu oluşmuştu: “James Labrie, John Petrucci, John Myung, Mike Portnoy ve Kevin Moore.”
Yeni albüm için Atco/East West Records ile Dream Theater arasında bir anlaşma imzalandı. Albümün yapımcılığını ise David Pratter yapacaktı. Dream Theater’ın bundan sonraki çoğu albümünün kaydedileceği Bear Track Stüdyosunda her şey tamamlandı ve albümün ismi "Images and Words" olarak belirlendikten sonra 1992 yılında piyasaya sunuş gerçekleşti. Bu albüm, 90’lara vurulacak damganın sinyallerini taşıyordu. Ve klibi çekilen üç parça (Pull Me Under, Another Day ve Take The Time), MTV’nin de katkısıyla onları büyük bir hayran kitlesine ulaştırmıştı.
Iron Maiden’ın desteklemesiyle ilk konser New York’ta verildi. James Labrie’nin katıldığı bu ilk konserde performansları herkesi etkilemişti. Konser serileri bununla kısıtlı kalmadı, Labrie’nin sesi grubun müziğine müthiş uyuyordu ve grubun hayranları günden güne çoğalmaya başlamıştı. “Images And Words” albümü onları büyük başarılara taşıyordu. Artık albümleri, tüm dünyada aranan ve sürekli olarak satılan bir trendi yakalama aşamasındaydı. Hatta “Images And Words”, Japonya’da altın plak almayı bile başarmıştı.
“Music in Progress” Avrupa Turu’nun bir parçası olan Londra - Marquee konserinin kaydı “Live at the Marquee” ismiyle piyasaya sunuldu. 1993 yılında verilen Japonya konserleri serisinden Tokyo bölümü ise "Images and Words - Live in Tokyo" adı verilerek video şeklinde yayınlandı. Ve hızla gelişen bu olayların ardından Dünya Turnesi Kasım 1993’te sona erdi.
1994 Mart’ına gelindiğinde ise üçüncü albüm hazırlıkları tüm grubun katılımıyla başladı. Artık vokalistleri, hazırlık aşamasında da onlara eşlik ediyordu. Albüm, hazırlandıktan kısa bir süre sonra, 4 Ekim 1994’de, tüm dünyada piyasaya sürüldü. 75 dakikalık “Awake” isimli bu çalışma, Amerika Billboard listelerine 32. sıradan girdi ve Almanya’da bir hafta içinde 43.000 alıcı buldu. 1995 yılında ise gruba, Platin Plak (Japonya) ödülünü kazandırdı.
Herşey düzene girmiş gibi görünürken 1 Ağustos 1994’de Kevin Moore gruptan ayrılma kararı aldı. Çünkü “müzikal anlayış” bakımından grup üyeleri ile ters düştüğünü söylüyordu. Bu ayrılışın ardından Kevin Moore “Chroma Key” adlı grubunu kurdu. Moore’un yerine ise, daha önce Alice Cooper ve Kiss gibi büyük isimlerle çalışmış olan Derek Sherinian çağrıldı. Derek ilk etapta sadece “Awake” albümünün geri kalan konserlerinde gruba yardım edeceğini açıklamıştı ama konserler sonunda grupta kalmaya karar verdi.
Ve Eylül 1995’de yine bir albüm yayınlandı. Bir tür EP içeriğine sahip olan bu albümün adı: “A Change Of Seasons”dı. Daha önceki albümlere sığmayan 23 dakikalık "A Change of Seasons" şarkısı ve konserlerde söyledikleri cover* şarkılarla desteklenen bu albüm, Dream Theater’ın müzikal performansını bir kez daha gözler önüne seriyordu.
“Falling Into Infinity” albümü 23 Eylül 1997’de Amerika Birleşik Devletleri’nde piyasaya sunuldu. Bu albümün hemen ardından ise büyük çaplı bir turne düzenlendi. Bu turnenin arından Dream Theater’ın canlı kayıtlarından oluşan “Once in a LIVEtime” ve “5 Years in a LIVEtime” isimli videolar Ekim 1998’de piyasaya sunuldu.
18 Ocak 1999’da Dream Theater için tekrar klavyeci değiştirmenin zaman gelmişti. Derek Sherinian; Liquid Tension Experiment projesinde Petrucci ve Portnoy ile çalışmış olan Jordan Rudess ile grubun klavyeci değişikliğini yaptı. Bu değişiklik, Dream Theater dinleyenleri için çok ani ve anlaşılması zor bir hamleydi. Ama Jordan Rudess’ın, Liquid Tension Experiment’ta neler yaptığı çok iyi biliniyordu.
26 Ekim 1999 da 77 dakikalık konsept albüm "Metropolis pt.2: Scenes From a Memory" piyasaya sürüldü. Efsane artık sonlanıyordu; Metropolis’te anlatılan hikayenin bırakın şarkısını yapmayı, sözcüklerle ifade edilemeyecek koca bir albümünü yapmıştı Dream Theater.
Bunun ardından “Scenes From A Word Tour” isimli bir turneye çıkan grup, Türkiye’ye gelme kararından son anda birkaç aksaklık yüzünden vazgeçmek durumunda kaldı. Türkiye’deki Dream Theater dinleyenlerinin tek tesellisi ise, New York’ta gerçekleştirilen konserin; DVD, VHS Video ve CD formatında piyasaya sunulacağının müjdesiydi.